Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Celsius Kütüphanesi

       İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı Efes Antik Kenti’nin kütüphanesidir. Klasik Yunan döneminde genel vali olan Julius Celsius’un adına oğlu ms.110 yılında anıt mezar olarak yaptırmıştır. Daha sonra kütüphaneye çevrilmiştir.      Celsius Kütüphanesi, dışardan iki katlı gibi gözükse de aslında üç katlıdır. Antik dönemde en fazla el yazması parşömene sahip kütüphanedir. 14 bin parşömene sahip olduğu düşünülmektedir. Girişinin işçiliği ve detayları göze çarpar. Zeus’ un kızları olan 4 tane kadın heykeli bulunur. Bu heykeller önemli saydıkları kavramları temsil eder. Bunlar Sophia (bilgelik), Arete (erdem), Ennoia ( kader, muhakeme) ve Episteme ( bilim, bilgi) kavramlarıdır. Mermer işçiliği ile sütunlar ve tavandaki oymalar bizleri kendine hayran bırakmaktadır.  Zamanında birçok filozof, hukukçu, öğrenciler ve daha binlercesi burada tartıştılar, araştırdılar, yazdılar. Bu tarihi görüntü gözümüzü kapattığımız an bizlere bu sahneleri sunar ve antik bi...

Fayyum Portreleri

    Fayyum portreleri, Mısır’ da 1. İle 3. Yüzyıllar arasında mumyaların baş kısmına konan ahşap levhalara resmedilmiş portrelerdir. Bu portreler mumyaların kimliği niteliğini taşır. Fayyum adı Mısır’ ın Fayyum bölgesinden gelmektedir.   Fayyum portreleri iki kültürün birleşiminden meydana gelmiştir. Mısır geleneksel inanç kültüründe ölümden sonra yaşam vardır. Bu yüzden ölülerini mumyalayıp ölümden sonraki yaşamda bedenlerini tanıyabilmeleri için mumyalara masklar giydirirlerdi. Bu gelenek o dönemde yönetimde olan Roma imparatorluğunu çok etkilemiş ve kendi kültürleri ile harmanlayarak ahşap levhalar üzerine portre çizmeye başladılar.     Portrelerde genel olarak o dönemin toplumsal genel yapısını görebiliriz. Roma modasını yansıtan portrelerde sosyal statü farkına işaret eden unsurlar olarak da değerlendirebiliriz. Bunun nedeni  kullanılan ahşap levhaların malzeme farkı ve çizilen portrelerdeki giyim tarzıdır.    Sanatsal anlamda, portrelerde ...

Modern Sanatın Babası : Paul Cezanne

      1839 yılında Fransa ‘ da dünyaya gelen Cezanne büyüdüğünde sanata ve sanat tarihine yapacağı büyük katkılardan habersizdi. Liseye kadar normal bir öğrenim görse de hep sanata karşı bir ilgisi oldu. Ailesi bu konuda Cezanne ‘i desteklese de babası her zaman hukuk öğrenimi görmesini istemişti. Üniversite de hukuk okumaya devam ederken resim dersleri alan Cezanne, Paris’ e arkadaşı Emile Zola’nın yanına giderek Renoir, Pissaro gibi ressamlarla tanışmıştır. Güzel sanatlar akademisine girmek istese de kabul edilmemiştir. Sonrasında ailesinin yanına dönen Cezanne yine de resim yapmayı bırakmamış sayısız çalışma yaparak sürekli salon sergilerine başvurmuştur ve hepsinden olumsuz yanıt almıştır. 1863 yılında ilk kez eserleri sergiye kabul edilen Cezanne o dönemde ön planda olan empresyonist ressamlardan ve eleştirmenlerden ağır eleştiri almıştır.  Renoir ile olan dostluğundan dolayı empresyonizmin izleri o dönemde eserlerine yansımıştır.        Sa...

Çağımıza Ayak Uyduran Ruh: Van Gogh

      1853’ te dünyaya gelen Van Gogh aslında doğduğu andan itibaren yaşamının ana kaynağı olan keder içinde gözlerini açtı. Bunun nedeni ise ölen abisinin adını almasıydı. Hayata 1-0 geride başlayan Van Gogh bütün hayatı boyunca ailesinin yüz karası olma korkusu ile yaşaması nedeniyle kendisine baskı yapmış daha başından beri ufak ufak psikolojik bunalımlar yaşamaya başlamıştı. Sanat eğitimine başladığı andan itibaren kendini keşfetmeye yönelik çalışmalar yapıyor ve sürekli üretiyordu.  Vincent dünyayı çok farklı gördüğünden gördüklerini başkalarına da yansıtmak istiyordu. Bu yüzden sanatında cisimler şekil değiştirdi. Perspektif oyunları ile resimlerine derinlik verdi. Van Gogh’ un tekniğini ve boya kullanma tarzını geliştirmesini sağlayan Hollanda’nın simgesi olan değirmenler olmuştur. Yaptığı yolculuklarda parası olmadığı için toplumun alt kesimlerinden insanları çizmesi ve ortamlarını sürekli gözlemlemesi, yaşaması toplumcu bir ressam olduğunu bizlere kanıt...