Ana içeriğe atla

Fayyum Portreleri


 



  Fayyum portreleri, Mısır’ da 1. İle 3. Yüzyıllar arasında mumyaların baş kısmına konan ahşap levhalara resmedilmiş portrelerdir. Bu portreler mumyaların kimliği niteliğini taşır. Fayyum adı Mısır’ ın Fayyum bölgesinden gelmektedir.

  Fayyum portreleri iki kültürün birleşiminden meydana gelmiştir. Mısır geleneksel inanç kültüründe ölümden sonra yaşam vardır. Bu yüzden ölülerini mumyalayıp ölümden sonraki yaşamda bedenlerini tanıyabilmeleri için mumyalara masklar giydirirlerdi. Bu gelenek o dönemde yönetimde olan Roma imparatorluğunu çok etkilemiş ve kendi kültürleri ile harmanlayarak ahşap levhalar üzerine portre çizmeye başladılar.


    Portrelerde genel olarak o dönemin toplumsal genel yapısını görebiliriz. Roma modasını yansıtan portrelerde sosyal statü farkına işaret eden unsurlar olarak da değerlendirebiliriz. Bunun nedeni  kullanılan ahşap levhaların malzeme farkı ve çizilen portrelerdeki giyim tarzıdır.

   Sanatsal anlamda, portrelerde tek yüz tipi kullanılıyor ve ifade açısından birbirlerine benzer olduklarını görüyoruz. Gerçekçi oranlarla yapmaları anatomik bilgiye sahip olduklarını ve natüralist çalıştıklarını gösteriyor. Tek fark gözleri yüze oranla büyük çizerek deforme ediyorlar. Bu da portrelerin etkileyiciliğini arttırıyor. Canlı renk kullanımı da oldukça hakimdir.

  Fayyum portreleri, sanat tarihinde günümüze ulaşabilmiş olan tek Roma dönemi portre kültürü eserleri olarak biliniyor.  

✔  kaynakça
Pınar K.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Japon Resim Sanatı: Ukiyo-e

   Başlangıçta Ukiyo-e fani dünyayı yansıtan, bize yaşamdan kesitler sunan bir sanat akımı olarak karşımıza çıkmıştır. Çağdaş tarzı tasvir eden resim türüdür. Ukiyo-e, akımı kültürel arka plan ile günlük yaşamdan kesitleri, doğa manzaraları eşliğinde resmeder. Genellikle temaları imparatorluk yaşantısı, natürmort, din, edebiyat, efsanelerdir.  Ahşap üstüne baskı olarak yapıldığı sanılsa da ilk örnekleri fırça ve kağıt ruloları üstüne yapılmıştır. Sonrasında ahşap üstüne baskı hem daha az maliyetli hem de kolay ulaşılabilir olması nedeniyle tercih edilmiştir.    Canlı renkler, perspektif anlayışı, Keskin hatları, cesur kompozisyonları ve belirsiz ifadeler bulunmayışı bu sanat akımının özellikleridir. Hokusai, Tōshūsai Sharaku (Sharaku), Suzuki Harunobu en önemli temsilcilerindendir. Japonya kendi içine kapanık yaşadığı 200 yıl boyunca sanatı kendine has kalmış, kültürü hiç bozulmamıştır. 1862 yılında kapılarını ticarete açmasından beri Avrupa ve tüm dünyada...

Afrika Sanatı

    Afrika dediğimizde aklımıza çöller, aslanlar, vahşi yaşamlar ya da kabileler gelmektedir. Halbuki Afrika dediğimiz tüm kıta harikalarla, zenginliklerle doludur. Siyasi olarak sömürgecilik, eksiklik ve engellemeler altında olsa da kültür ve sanat bakımından kendini korumayı ve geliştirmeyi başarmıştır.    Afrika sanatını dünyaya tanıtan Picasso, Braque, Matisse ‘dir demek yanlış olmayacaktır çünkü Afrika sanatını tanımamız hemen hemen 1900’ lerin başından itibarendir. Yukarıda saydığımız sanatçılar eserlerinde Afrika kökenli maskeleri, heykelleri kullanarak bu saf sanatı modernize ederek halka sunmuşlardır. Bizde böylece bu saf sanatın ne olduğunu öğrendiğimizi söyleyebiliriz.   Tahtadan heykel yapımının yaygınlığı, doğrudan yontma tekniği, yalınlaştırma, hatta soyutlama eğilimi, insan ya da hayvan görünümleri, gerçekçi güzelliği araştırmaya yönelmeme ama buna karşılık büyük bir anlatım gücü, kübist üslup  ve canlı renkler. Afrika sanatındaki yapıtlar...

Çağdaş Türk Sanatı Nasıl Başladı ?

      Sanat denince aklımıza Batı’ nın gelmesi kadar gelmesi kadar doğal bir şey yok fakat bugün Türk resim sanatının nasıl ve nerden başladığı hakkında biraz konuşacağız. Bilindiği üzere Osmanlı ve öncesinde Uygur devletine dayanan minyatür sanatı Türk toplumunda daha yaygındı. Minyatür, iki boyuttan oluşan perspektifi olmayan daha çok metinleri açıklamak için kullanılan resimlerdir. Tasvir, figür çizimleri yoktu. Bu yüzden Batı’da Rönesans, barok, rokoko gibi dönemler yaşanırken Türk toplumunda bu dönemler görülmemiştir daha çok geleneksel Türk el sanatları hakimdir. Resim sanatına tam anlamıyla Lale Devri’nde yeni batılılaşma hareketleri ile Batı’dan gelen ressamlar sayesinde tanıştık.   1773 yılında Mühendishane-i Bahri Humayun’ un kurulması ile (Deniz Harp Okulu)   teknik resim dersleri verilmeye başalndı. Ardından Mühendishane-i Berri Humayun (Kara Harp Okulu) kurulur ve teknik resim dersleri daha ileri seviyeye taşınır. Buradaki askerler Fransa ve İngil...