Afrika dediğimizde aklımıza çöller, aslanlar, vahşi yaşamlar
ya da kabileler gelmektedir. Halbuki Afrika dediğimiz tüm kıta harikalarla,
zenginliklerle doludur. Siyasi olarak sömürgecilik, eksiklik ve engellemeler altında
olsa da kültür ve sanat bakımından kendini korumayı ve geliştirmeyi
başarmıştır.
Afrika sanatını dünyaya tanıtan Picasso,
Braque, Matisse ‘dir demek yanlış olmayacaktır çünkü Afrika sanatını tanımamız
hemen hemen 1900’ lerin başından itibarendir. Yukarıda saydığımız sanatçılar
eserlerinde Afrika kökenli maskeleri, heykelleri kullanarak bu saf sanatı
modernize ederek halka sunmuşlardır. Bizde böylece bu saf sanatın ne olduğunu
öğrendiğimizi söyleyebiliriz.
Tahtadan
heykel yapımının yaygınlığı, doğrudan yontma tekniği, yalınlaştırma, hatta
soyutlama eğilimi, insan ya da hayvan görünümleri, gerçekçi güzelliği
araştırmaya yönelmeme ama buna karşılık büyük bir anlatım gücü, kübist üslup ve canlı renkler. Afrika sanatındaki
yapıtların bu özellikleri, bütün üslupları kaynaştıran temel bir düşünce
birliğini yansıtır. Söz konusu şaşırtıcı birlik, sanatçının girişimini ve sanat
yapıtını hazırlanmasını etkileyen büyücülük ve dinsel etkinliklerinden
kaynaklanır.
Nesneler, sanat
yapıtı olmadan önce, kendi kültür bağlamlarında, simgesel ya da büyüyle ilgili
anlamlar taşıyan, hatta yaşam gücü içeren eşyalar olarak kullanılır. Ellerindeki
yalın araçlara en uygun teknik olarak ağaç oymacılığını benimsemişlerdir. Bütün
araç ve gereçler, koruyucu olduğuna inanılan motiflerle süslüdür. Soyut
motiflerin, hayvan ya da insanlarla ilgili küçük konuları yansıtan
kabartmalarla karıştığı görülür.
Kısacası Afrika sanatı, kendi kültür ve coğrafyalarının
saf bir şekilde sanatlarına yansıdığını görmekteyiz. Dünya’ nın her yerinde
olduğu gibi bu sanatta da kültür kavramı çok önemlidir. Bu saf sanatı izlemeye,
takip etmeye devam edelim.
Pınar K.
Kaynakça
https://www.e-skop.com/skopbulten/kultur-hapishanesi-afrika-sanati-ve-modernizm/3942
Yorumlar
Yorum Gönder